Güvenilir gıdalara kolayca ulaşmak ve sağlıklı bir beslenme planı uygulayabilmek artık pek çoğumuz için önemli bir öncelik. Bunun yolu da önce doğru gıda okuryazarlığından, yani etiket bilgisinden geçiyor. Bu kavramın ne olduğunu ve hakkında doğru bilinen tüm yanlışları Prof. Dr. Sibel Özilgen’le konuştuk.
Market raflarında her gün yepyeni bir ürünle karşılaşıyoruz. Hatta çoğu zaman alışverişimiz tek ‘tık’la kapımıza kadar geliyor. Pratiklik söz konusu olduğunda bu ulaşılabilirlik hali oldukça iyi ama bununla birlikte bilinçli tüketici olmak artık daha da önemli... Bilinçli tüketici olmanın yoluysa iyi bir gıda okuryazarlığından yani etiketlerde yazan çeşitli besin gruplarını anlayıp eleştirel olarak değerlendirebilmekten geçiyor. Konuyu aynı zamanda kendisi bir gıda mühendisi olan Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sibel Özilgen’le konuştuk:
Sürdürülebilir gıda üretimi ve tüketimi hakkında bilgi kirliliği çok fazla. Bunun sonucunda tüketiciler gıdalarından endişe duyuyor, kendileri ve sevdikleri için doğru karar vermekte zorlanıyor. Gıda okuryazarlığı tüketicilerin gıda içeriklerini doğru okuyabilme, etiketleri anlayabilme, teknik ve bilimsel verileri yorumlayabilme yeteneğini ifade ediyor. Gıda etiketleri gıdalarla tüketici arasındaki en temel köprüdür. Etiket okumayı ve doğru yorumlamayı alışkanlık haline getirmek gerekli...
Kullanım amaçlarına bağlı olarak gıda katkı maddelerini dört grupta toplamak mümkün... İlk grupta raf ömrünü uzatan koruyucu katkı maddeleri var. Antioksidanlar ve organik asitler koruyucu en bilinen örnekler.
Diğer grup, gıdaya renk veya tat veren veya güçlendiren katkı maddeleri. Görünüşünü ve tadını tüketici için daha cazip hale getirmek amacıyla ekleniyor. Bu maddelerin çok büyük bir kısmı doğal... Büyük çoğunluğu havuç, pancar gibi renk pigmentleri yoğun olan gıdalardan elde ediliyor.
Bir grup da gıdanın besin değerini arttırmak veya işlenmesi sırasında kaybolan besinlerini yerine koymak amaçlı. D vitamini yönünden güçlendirilmiş süt ve süt ürünleri gibi...
Kıvam arttırıcılar, topaklanmayı engelleyiciler, özellikle pastacılık ve ekmek sanayisinde kullanılan kabartıcılar, asit düzenleyiciler, gıdaların nem çekmesini engelleyen nem tutucular gıdaları işleme sürecini hızlandırıp kolaylaştırmak için ekleniyor.
Gıda katkı maddelerinin bilimsel çalışmalar sonucunda belirlenen ve yasalarla kontrol edilen miktarlar dışında kullanımları ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Yasal sınırların dışında, bakanlık onayı dışında kullanımı kesinlikle tehlikeli… Mesela monosodyumglutamatı ya da sakkarini belirlenen limitlerin dışında kullanmak kansere neden olabilir. Denetimsiz ürünlerden kesinlikle kaçınmamız, etiket okumamız, bakanlık logosunu ve TSE ile başlayan numarayı mutlaka o etikette görmemiz gerekir.
Gıda üreticilerinin kullandıkları gıda katkı maddelerini paketlerin üzerinde belirtmeleri zorunlu… Tavsiye edilen tüketim miktarını da aşmamak gerek. Bir kaşık çikolatalı fındık kreması yemekle bir oturuşta kavanoz kavanoz yemek ve bunu rutinleştirmek arasında büyük fark var. O zaman bu maddeler tabii ki zararlı hale geliyor.
Gıda katkı maddelerinin günlük tüketilebileceği doz, bir insanın vücut ağırlığının kilogram başına miligram cinsinden hesaplanıyor. Hiçbir olumsuz etki yapmadan, ömür boyunca gıdalarla tüketebileceği günlük maksimum miktar belirleniyor. Her gıdada kullanım miktarları da aynı değil. Bir katkı maddesinin bir gıdada kullanımına izin verilirken, bir başka gıdada kullanımı yasak veya kullanım dozu farklı olabilir.
Avrupa Birliği ülkelerinde veya bu ülkelerle ticaret yapan ülkelerde gıda katkı maddeleri E numarasıyla (kodu) belirtiliyor. Örneğin E260 asetik asidi, E170 kalsiyum karbonatı simgeler. Bir gıda katkı maddesine E kodu verilmiş olması o gıda katkı maddesinin güvenlik testlerinden geçmiş, Avrupa Birliği’nde kullanımı onaylanmış ve kullanım miktarları belirlenmiş anlamını taşır.
Ürünün nerede ve nasıl üretildiği konusu da önemli... Örneğin coğrafi işaretli ürünlerin denetlenmesi de ulusal ve/veya uluslararası yasal düzenlemelerle sağlanıyor. Türkiye’de, Sınai Mülkiyet Kanunu coğrafi işaretli ürünlerin tescil edilmesini, denetlenmesini ve korunmasını düzenliyor.
Uluslararası ticareti teşvik açısından bakıldığında, Avrupa Birliği (AB) coğrafi işaretli ürünleri koruma altına alan geniş kapsamlı bir yasal çerçeveye sahip. Coğrafi işaret alan ürünlerde tüketiciyi bilgilendirmek, izlenebilirlik, kalite güvencesi ve denetleme faaliyetlerini kolaylaştırmak için logo kullanımı zorunlu. Tüketiciler coğrafi işaretli olduğu belirtilen ürünlerin tescil ve logosunu mutlaka kontrol etmeli.
Ülkemizde Tarım ve Orman Bakanlığı ve FAO tarafından yürütülen Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık, Gıda Okuryazarlığı Stratejisi ve Eylem Planları gibi önemli projeler geliştirilmiş. Hepsinin en belirgin ortak amacı tüketicilere etiket okuma ve yorumlama bilgisini kazandırmak, sürdürülebilir gıda üretim ve tüketim bilgisini vermek, gıda güvenliği konusunda bilgiyi arttırmak.