Ana içeriğe atla

Yeditepe Çalışanları Sahnede

Yeditepe Üniversitesi çalışanlarının oluşturduğu Yeditepe Üniversitesi Tiyatrosu, Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nı sahneleyecek

Yeditepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tülay Baran ve Tiyatro Bölüm Başkanı Prof. Dr. Metin Balay’ın öncülüğünde kuruldu Yeditepe Üniversitesi Tiyatrosu. Başlarken, oyuncularına “Acaba? Olur mu? Nereye kadar gider?” sorularını sordursa da bugün Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nı sahneleyecek duruma geldi.

Yönetmenliğini Prof. Dr. Metin Balay’ın yaptığı toplulukta, oyunculardan kimi, kendi mesleğini yaparken edindiği “titiz çalışma” deneyimi sayesinde, aslında farkında olmadan “reji asistanı” oldu, kimi grubun iletişimcisi... Kimi textleri oyunculara ulaştırma görevini üstlendi, kimi üniversite dışında edindiği oyunculuk deneyimini oyuna yansıttı, kimi ise lise anılarıyla birlikte sakladığı sahne tozunu, bu oyunla birlikte üniversite sahnesinin tozuna kattı...

Çalışmaları sırasında ziyaret ettiğimiz ekibe ve ekibin yönetmeni Prof. Dr. Metin Balay’a Yeditepe Üniversitesi Tiyatrosu’nu sorduk:

 

“Balay, Bir Oyun Sahneye Koy, Ben de Uşak Oynayayım”

  • Yeditepe Üniversitesi Tiyatrosu’nu kurmaya nasıl karar verdiniz?

Bir krizi çözmek üzere Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Tülay Baran’la görüşme halinde olduğumuz sırada Tülay Hocamız, Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nün “Kuvayı Milliye Destanı”nı sahneye koymasını önerdi. Çalışanlardan oluşturduğumuz bir grupla bir oyun sahneleme fikri yıllardır aklımdaydı. Rahmetli Ahmet Serpil de, (Yeditepe Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Ahmet Serpil), “Balay, bir oyun sahneye koy da, ben de orada uşak oynayayım” diye benimle şakalaşırdı. Oyunu çalışanlarla birlikte sahneye koyma fikrimi dile getirince Tülay Hocamız çok beğendi. Bir duyuru yaparak çalışanlarımızla bu tiyatro oyununu sahneleme konusunda yola çıktık. Haftada iki gün bir saatlik öğlen yemeği ve mesailerinden bir saati çalışanlar bize ayırıyor. Oyunun çıkmaya yakın olduğu zamanlarda bu çalışma saatleri biraz daha artacak. Geçtiğimiz 10 Kasım’da oyunun bir bölümünü sahneledik, bunun için yalnızca 30 saat prova yapmıştık. O da bizim için çok değerli oldu. Herkes olağanüstü bir performans gösterdi.

  • Katılmak isteyen çalışanlar arasından eleme yaptınız mı?

Hayır, hiç eleme yapmadım. Katılmak isteyen herkese halen daha kapımız açık. Çünkü burada istek, heyecan, katılma isteği çok önemli. Biz o isteği, yaptığımız işte muhakkak ki değerlendirebiliriz, diye düşünüyorum. Üniversitemizin değişik birimlerinden gelen insanları bir platformda birleştiren, her bireye bir artı değer katan bir proje. Ben bu projeyi kurum kimliğinin oluşması ve kuruma aidiyet fikrinin pekişmesi açısından da çok önemli buluyorum.

  • Çalışanlar farklı yönlerini keşfettiler mi bu çalışmayla?

Oyuncularımızın, bence artık sahne konusunda son derece net fikirleri var. Bu işin ne kadar zor olduğunun, ne kadar çok emek istediğinin farkındalar ve bu bilinçle de çok disiplinliler.


 

“Şubat’ta Prömiyer Yapacak”

  • Oyunu ne zaman ve nerede sahnelemeyi planlıyorsunuz?

Şubat ayı ortalarında öncelikle üniversitemizde prömiyer yapma arzusundayız. Kamuoyuna takdim edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ben üniversitemizin sloganına biraz ilave yaparak tiyatromuzun sloganı haline getireyim istedim. “Öğrencileri, öğretim üyeleri ve çalışanlarıyla Atatürk Rönesansını devam ettiren üniversite Yeditepe Üniversitesi Tiyatrosu Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nı oynuyor…”

  • Çalışanlar da Kuvayı Milliye Destanı’nı oynuyor olma gururunu ayrıca taşıyorlar sanırım…

Kurumsal kimliğimizi en iyi ifade edecek metinlerden biri olması bu destanı sahnelemeyi seçmemizin en önemli nedeni. Bunu daha sonra 18 Mart’ta, 23 Nisan’da, 19 Mayıs’ta kamuoyuna açık bir şekilde İstanbul’daki gösteri merkezlerinde oynayalım istiyoruz. Nisan başında İSTEK Vakfı’nın kuruluş yıldönümünde İSTEK okullarının temsilcilerinin katılacağı bir platformda da sunmak istiyoruz. İSTEK okullarını tümü ya da içinden seçilmiş parçalar ziyaret edebilir. Oyunun tümü ya da içinden seçilmiş parçalar tanıtım etkinliklerinde parça parça kullanılabilir. Öğrencimizle, çalışanımızla Atatürk Rönesansını devam ettiren üniversite misyonumuzu koruyoruz. Bu da bu kurumun bir parçası olmak açısından hepimizi gururlandırıyor.

 

“Reji Değil, Oyuncu Merkezde”

  • Öğrencileriniz arasından daha iyi performansa sahip olduğunu düşündüğünüz biri var mı?  

O gözle hiç bakmıyorum. Burada çalışan her bir oyuncumuzun ayrı bir özelliği var. Ben rejiyi değil, oyuncuyu tiyatronun merkezine koyan bir anlayışa sahibim. Amacım ve çalışma biçimim herkesin kişisel özelliğini bulup onu ortaya koyabileceği bir sahneleme yapmak. Her bir oyuncumuzun da bunu gayet iyi başardığını görüyorum, herkes kendi yeteneklerini sonuna kadar kullanabildiği bir biçimde sahnede yer alıyor.

  • Tiyatro eğitiminin günlük yaşamlarına bir etkisi oluyor mu?

Burada yaratıcı bir işle uğraşıyor olmak onlara bir haz veriyor. Benim tahminim, bu da günlük yaşamlarında belki daha uyumlu daha yaratıcı olabilmelerini sağlıyor. Hepsinin yüzü ışıldıyor, burada olmaktan son derece mutlular, koşa koşa geliyorlar. Benim için zaten çok kıymetli. Umarım süreç içerisinde Yeditepe Üniversitesi Tiyatrosu kalıcı bir hale gelir. Kendini tarif edecek başka işler de yapar. Amacım bunun kendi kendini yürütebilen bir yapı haline gelmesi, bu hale geldikten sonra da belki de Türkiye’de bütün bu unsurlarla öğrenciler, çalışanlar ve öğretim üyelerinin birlikte tiyatro yaptığı ilk tiyatro olması. Tiyatro kulüpleri var ama öğrenciler çalışıyor. Çalışanlar, öğrenciler ve öğretim üyelerinin bir arada olduğu bir tiyatro Türkiye’de yok.

 

“Metin Hoca Bize Ruh Verdi”

Prof. Dr. Metin Balay’ın ardından oyuncuları dinledik:

Meftune Yüce: Sahne deneyimim var ama yalnızca şarkı söyledim. İyi bir tiyatro izleyicisi olmama karşın tiyatro sahnesinde olmak, yapmak istediklerim arasında değildi. Oyunun Kuvayı Milliye Destanı olduğunu Metin Hocamla birlikte öğrendik. Tülay Hocamızın odasında bir krizi çözerken çıktı bu fikir. Orada olduğum için ben de katılmak zorunda kaldım (gülüyor). Sahnede olmak çok heyecan verici… Ezber yapmak çok zormuş. İyi ki buradayım. Umarım uzun süre daha burada bir şeyler yapacağız.



 

Meltem Şimşek: İlkokuldan bu yana tiyatro bölümündeyim ama üniversite yıllarımda ara verdim. Kısmet bugünlereymiş. Üniversitemiz bünyesinde bu grupta tiyatro yapmaktan gurur duyuyorum. İyi ki buradayım. Ben 10 yıl ara verdikten sonra ilk kez 10 Kasım’da bu oyunla sahnedeydim. Çok keyifli ve onur verici bir duyguydu benim için. Bu yüzden devamının gelmesini büyük bir heyecanla bekliyorum.



 

Tolgahan Acar:Kurum içerisinde çalışanlarla birlikte aynı ortamda bulunmak çok keyifli. Çalışanlar arasındaki iletişimin arttırılması için Metin Hocamızın organize ettiği bu grupta olmaktan inanılmaz keyif aldım. Sahne deneyimim yok. Dolayısıyla amatör ruhla, profesyonel bir hocayla çalışıyoruz. Ondan aldığımızı sahneye yansıtma gayreti içindeyiz. Mini heyecanlı, maksimum verimli hissediyorum kendimi. Sahnede olmak da benim için ayrıca güzel.



 

Filiz Düşünceli:İK bünyesinde 10 yıldır çalışıyorum. Hep böyle bir projenin içerisinde yer almak düşüncesinde ve niyetindeydim. İlk, ortaokul ve lise yıllarında ben de oynadım ama üniversitede ara vermek zorunda kaldım. Yıllardır sahneye çıkmadım. Metin Hocamızın da bu organizasyonun başında olduğunu duyunca çok sevindim. Bu ekibe sonradan katıldım. Şu anda burada olmaktan son derece mutlu, gururlu ve onurluyum.



 

Barbaros Fırıldak: 19 yıldır bu kurumda çalışıyorum. Daha önce Badi (Turkish E.T. 1983), Doktorlar ve Cennet Mahallesi dizileri yanı sıra birçok dizide rol aldım. Şimdi bir reklam filminde oynuyorum. Bu organizasyon için Metin Hocamıza ve Tülay Hocamıza teşekkür ediyorum. Mail duyurusu yapıldığı zaman, bu organizasyonda yer almam gerektiğini düşündüm ve katılmaya karar verdim.



 

Burcu Kasapoğlu: Ben de bir mail duyurusu sonrası bir merakla gruba katılmaya karar verdim. “Bakalım neler olacak?” dedim. Bu gruptaki birçok kişi gibi ben de okul yıllarımda tiyatro ile ilgilendim ve sahnenin tadını o anlamda biliyorum. Bir merakla başladı ama buralara geleceğini hiç tahmin etmemiştim. Eylül sonundan bu yana yaşadıklarım benim için hiç tahmin edilebilir şeyler değildi. Burası işten ve bütün o koşturmacadan kaçıp keyif aldığımız huzur bulduğumuz bir yer. Güzel bir serüven, daha güzel şeyler yapacağız gibi görünüyor.
 


 

Başak Şentürk:Küçükken, evdeki kütüphanede Kuvayı Milliye Destanı’nı buldum ve bir şekilde anlamaya çalışarak okudum. Muhtemelen ilkokuldaydım ve o zaman bile çok etkilenmiştim, ağladığımı hatırlıyorum, özellikle Kambur Kerim şiirinde… İlk ve ortaokuldaki oyunlarda ben de kendimce oynadım. Daha sonra üniversite sınavları araya girince bu tarz faaliyetlerden koptum. Yıllar sonra, aynı zamanda danışmanım olan Burcu sayesinde, bu topluluktan haberdar oldum. 10 Kasım’daki gösteriyi izlediğimde çok duygulandım ve heyecanlandım.



 

Ceren Ünek: Tiyatroyla ilgili daha önce bir deneyimim olmadı ama çok sevdiğim için olanaklarım doğrultusunda takip ediyordum. Böyle bir organizasyonun olacağını duyunca izlemekten daha fazlasını yapabilecek olmak beni heyecanlandırdı. Nazım Hikmet’in eserini oynamak ayrıca gurur verici ve elimizden geleni yapıyoruz. Hocamızdan da çok şey öğreniyoruz. Aynı zamanda hayatıma da çok güzel bir enerji ve renk kattı.

 

 

Emirhan Öztürk: Ben de ekibe sonradan katılanlardanım. 10 Kasım’da, üniversitemizde,  yapılan gösterimde ayakta alkışlayanlardan biri de benim ve bu topluluğun içinde yer almak istedim. Arkadaşlarıma nasıl bu gruba dâhil olabilirim diye sordum. Bir gün, bir duyuru mailinin arkasından koşarak buraya gelenlerdenim. İyi ki gelmişim. İyi bir tiyatro seyircisiyim, gittiğim tiyatrolarda hep ön tarafta oturuyordum, bu kez sahnede olmak, oyunun içinde olmak ve işin mutfağını görmek benim için çok keyif verici.



 

Serhat Özkan: Ben maillerime çok bakmadığım için, kurumsal e-postayı görmemiştim. Bir arkadaşım tiyatro topluluğu kurulacağı konusunda bilgi verdiği zaman çok heyecanlandım. İyi ki haber verdi. Geldim ve ilk başta bu kadar güzel bir oyun ortaya çıkarabileceğimizi düşünmüyordum. Birkaç hafta sonra çok keyif almaya başladım. Özellikle Meftune şarkı söylerken ekstra keyif alıyordum. Üniversite sadece mesleki, teknik eğitim veya milli manevi değerler penceresinden bir şeylerin yorumlanacağı ve okunacağı bir yer değil. Bu tiyatro topluluğunun oluşturulması Yeditepe’yi üniversite yapan unsurlardan biri.


 

Yavuz Fırıldak: Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar ve Tiyatro Bölümü mezunuyum. Yüksek lisansa devam ediyorum. Metin Hoca danışman hocam. Metin Hocayla güzel günlerimiz oldu. Ben de mail duyurusu ile bu topluluğunun kurulduğunu öğrendim. Metin Hocanın yönetmen olduğunu öğrendiğim zaman hemen gruba katıldım. Sahnede olmak çok heyecan verici, her yeni bir oyun yeni bir heyecan. Sahne doyulmaz bir tat alıyorsunuz. Bu topluluğun kurulması güzel bir düşünce biz de bunu devam ettirmeyi çalışıyoruz.